Yatakta yüzükoyun uzanmış, odanın bana en uzak penceresinden dışarı bakıyordum. Gözlerim görüntüleri hızlıca bilinçaltıma postalıyor olmalıydı, bilincimden habersiz. Çünkü zihnimin erişime açık haznesinde, düşüncelere kilitlenmiştim. Baktığını görmeyen ben, başka bir dünyadaydım. Bir düşünce öbürünü kovalıyor, üçe beşe bölünüyordu odağım. Bir kedi vardı pencerenin kenarında. Odadaki sinekler de onun odağını bölmüşlerdi. Üç sinek kediden habersizce dolanıyordu odanın içinde. Kedi önce hangisine saldıracağına şaşırmış bir halde bir sağa bir sola bakıyordu. Bir sağa bir sola bakıyordum zihnimin içinde. Ne çok düşünce hücum ediyordu; benden bihaber düşünceler. Kedi sonunda sineklerden birinin peşine düştü. Arada diğerlerine bakmak gafletinde bulunuyordu ve gözüne kestirdiği sinek ne kadar aptal olursa olsun yakalayamıyordu. Yakalayamadıkça miyavlamaları öfkeli bir yakarışa dönüşüyordu adeta. “Ahhh!” dedim. “Düşüncelerimi asla toparlayamıyorum.”. Derken bir yıldız kaydı kafamın içinde. Bir fikir kırıntısı beni ziyaret etme lütfunda bulunmuştu. Dikkatimi tamamen dağıttı ve yüzümün aldığı şaşkın ifadeyle eğlendi bu fikir. Çünkü onu yakalayamamıştım. Zaten yakalanmak da değildi niyeti. “Bakın ne kadar harikayım ve bir o kadar da ulaşılmaz.” der gibiydi bütün kibriyle. Bir kuş kadar özgür ve kayıtsızdı. Kayıtsızlığıyla esir etmişti bundan sonraki üç saniyemi. Ve bir kuş geçti hızlıca pencerenin önünden. Dikkati sinekler arasında bölünmüş olan kedi neye uğradığını şaşırdı. Arzuladığı bir şey vardı ama neydi o? Bir saniye için görebildiği ve anlamlandıramadığı o şeyi derinden arzuluyordu bu kesindi. Elde edememenin verdiği şoku ne zaman atlatacaktı? Çok uzun sürmedi hemen sineklere geri döndü. Yoğun bir eksiklik hissini görmezden gelerek devam ediyordu sinekleri avlamaya. Nihayet birini yakalamayı başardığında bir haz kaplar gibi oldu içini. Sinek debelendikçe keyiflendi. Onu ele geçirmenin her anının tadını çıkardı. Yavaş yavaş sineğin ölümünü izledi. Sineğin kanlı canlı yaşamı sona erdiğinde düşüncelerden birini esir etmiştim ben de. Geriye baş edilmesi gereken özgür bir kuş, henüz hayatta ve uçuşan, yakalanmadıkça bana rahat vermeyecek olan iki sinek kalmıştı. Fakat bir zaferin ağırlığı üzerimize çökmüş olacak ki kedi yere atladı pencerenin taşından ve halıya kıvrıldı, ben de yattığım yerden kediye baktım yeni bir fikirle. Kedinin esareti benim esaretimdi. Sinekleri kovalamak zorundaydı o, en az benim kadar. Bu farkındalıkla birlikte odaya sinekler doluşmaya başladı. Önce kedinin kulakları fark etti yeni gelen sinekleri. Bense yatakta yüzükoyun uzanmış, odanın bana en uzak penceresinden dışarı bakıyordum. Gözlerim görüntüleri hızlıca bilinçaltıma postalıyor olmalıydı, bilincimden habersiz. Çünkü zihnimin erişime açık haznesinde, düşüncelere kilitlenmiştim. Baktığını görmeyen ben başka bir dünyadaydım.