philoslothicalmind

Götümden uydurduğum her şey.

Ana Sayfa

4 Ağustos 2021 Çarşamba

BİZ

Yürüyoruz her gün aynı yollardan

İşe gidiyoruz

Hiç sevmediğimiz işlere belki

Sokakları temizleyen, attığımız çöplere artık sinirlenmeyecek kadar yabancılaşmış bir çöpçüyüz

Başkalarının paralarını yöneten muhasebeciyiz

Başkalarının dediğimiz çocuklara sarılan, döven öğretmenleriz

İmamız belki

Göklerden inen o kitaptan güç almaya çalışan bir imam

Yalancı bir politikacı

Melankolik bir şair

Umutlu ve coşkulu bir devrimci

İntihar notlarının arasında yürüyoruz her gün aynı yollardan

Birer birer eksilerek

Kendimizi öldürerek

“Oh” diyerek

“Bugün de ölen ben değilim” dercesine devam eden mekanik hayatların yaşayan kurbanlarıyız

Biz demeyi bilmeyen

Ben ve sen demeyi, onlar ve bizler demeyi çok iyi bilen yabancılaşmış kalpler, çok zeki zihinleriz

İntihar etmiş bir çocuk haberinden hemen sonra gelen

“Ekonomi yüzde 3 büyümüş” haberine seviniyoruz

Gelişirken küçülüyoruz

Arkadaşımın intihar haberinden iki gün sonra barikattayız

Mekan olan Barikat

Dört tekila shottan sonra tamamız, yaşamaya hazırız

Güne intihar fikriyle açılan gözleriz biz

“Daha çok” diye hırslanan kalpleriz

Tecavüze uğramış kadın cesetlerinin arasında

Fikir suçlularıyla dolu cezaevlerinin parmaklıklarını pas geçerek

Mafya babalarının ağzından hakikati medet uman

Katliamları kutsallaştıran

Bayraklarına sıkı sıkıya sarılan

Fetişist köleler biziz

Her gün yürüyoruz aynı yollardan

Gökten cesetler ve göz yaşları yağıyor

Biz yürüyoruz

Küçücük bir çocuk yüreğinin korku dolu ritmi hayatlarımızın arka planında çalıyor

Biz yürüyoruz

Yürüyoruz

Yürüyor

Yürü!

Tecavüz haberlerine üç gün üzül sonra unut

Birkaç bira kap eve giderken yol üstündeki tekelden

Yan sokaktan gelen çığlığa irkil

İrkil ve yürümeye devam et

Sıklaştırarak adımlarını

Evlere, arkadaş eğlencelerine, iş yerlerine sığın

Her geçen gün daralan güvenli alanlarına sığın

Sığın ki

Gökyüzünde seni izleyen o korkunç suratı unut!

Sessiz intiharlara üzül

İkiyüzlülüğüne boş ver.

17 Mayıs 2021 Pazartesi

ÜÇ KİŞİ: Ben, Ben ve O

Arnavut kaldırımlı bir ara sokakta dans ederek ilerliyorum sokak çalgıcılarının arasında. Bu benim en özgür halim. Kaygısız ve delice, makul bir delilik olduğunun bilinciyle elbette –eski alışkanlıklar kolay bırakılamıyor–, kendimi bırakmak istiyorum akışa. Serin, ılık bir yaz akşamında eteklerim bacaklarımın arasından kayarken parmak arası terliklerimle, herkes ve var olan her şeyle dans ediyorum. Deniz kokusu karışıyor hissiyatıma. Yamacımdan süzülerek geçiyor ve selamlıyor beni. Rakı kadehi seslerinin arasında uzun bir yolculuğa çıkıyorum. Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyorum anı. An benim, bense bedenimin aldığı şekilden başka bir şey değilim. Kulaklarıma gelen müzik, burnumu okşayan deniz kokusu, cıvıl cıvıl renkleriyle insanlar; hepsi, ben, ben olabileyim diye harıl harıl çalışıyor sanki. Durmasınlar istiyorum. Durmasınlar ve bitmesin bu an. Ama sonra biri sesleniyor; dönüp bakıyorum. Ve ben artık başka bir var oluş düzlemini zorluyorum. Göz göze geldiğimiz an, bir ben inşasına başlamış oluveriyorum. Soruyorum fısıldayarak “Sende beni görebilecek miyim?”.

13 Mayıs 2021 Perşembe

Aidiyet Alanımı Arıyorum


Ben bir kadınım. Ve aidiyet alanımı arıyorum. Kimi zaman küçük bir kız çocuğuyken kimi zaman kendinden emin, rasyonel ama bir o kadar da yanlış bir gerçekliğin içine sıkışmışlıkla baş etmeye çalışan bir kadınım. Arayış! Hayatımı özetleyecek olan şu meşhur kelime: Arayış. Küçük zaman parçalarında özneleri değişen bir bütün, zamanın hükmünde tek bir bedene sahip olmanın kaçınılmaz sonucu olan bir bütün, tek kişiyim. Ama dedim ya bazen küçük bir kız çocuğu olabiliyorum, pek çok farklı öznenin ortak özelliği olan bir çocukluk hali. Yolunu bulmakta zorlanan, arayışını tamamen bırakmışlık hissiyle umutsuzluğa kapılan, fakat bugünden baktığımda asla pes etmediğini görebildiğim bir çocuk: Ben.

İçinde bulunduğum durumu asla kabul etmeyerek her çerçevenin, her kalıbın bir köşesini beğenmeyip tamamını çöpe atarak geçiyor ömrüm. Yeniden ve yeniden yaratıyorum öznelerimi. İçime dönüyorum sonuç olarak. Dışarıda bana ait şeyler öylesine az ki.

9 Mayıs 2021 Pazar

Arzu

Benden farklısın, çokça. Aramızda sonsuz bir mesafe var. Aşılması güç. Yalnız ben, içimdeki arzuyla bu sonsuzu delip geçer sana ulaşırım. Benden böylesine farklı olan bu mahluk, sen, bana yakınlaşırsın. Arzumda hayat bulan bu mesafesizlik bir illüzyon mudur, yorgun bir tablo mudur sadece? Yoksa gerçeğin ta kendisi olabilecek kudrette midir?

8 Mayıs 2021 Cumartesi

KEDİ ve BEN, BEN ve KEDİ, KEDİ BEN


Yatakta yüzükoyun uzanmış, odanın bana en uzak penceresinden dışarı bakıyordum. Gözlerim görüntüleri hızlıca bilinçaltıma postalıyor olmalıydı, bilincimden habersiz. Çünkü zihnimin erişime açık haznesinde, düşüncelere kilitlenmiştim. Baktığını görmeyen ben, başka bir dünyadaydım. Bir düşünce öbürünü kovalıyor, üçe beşe bölünüyordu odağım. Bir kedi vardı pencerenin kenarında. Odadaki sinekler de onun odağını bölmüşlerdi. Üç sinek kediden habersizce dolanıyordu odanın içinde. Kedi önce hangisine saldıracağına şaşırmış bir halde bir sağa bir sola bakıyordu. Bir sağa bir sola bakıyordum zihnimin içinde. Ne çok düşünce hücum ediyordu; benden bihaber düşünceler. Kedi sonunda sineklerden birinin peşine düştü. Arada diğerlerine bakmak gafletinde bulunuyordu ve gözüne kestirdiği sinek ne kadar aptal olursa olsun yakalayamıyordu. Yakalayamadıkça miyavlamaları öfkeli bir yakarışa dönüşüyordu adeta. “Ahhh!” dedim. “Düşüncelerimi asla toparlayamıyorum.”. Derken bir yıldız kaydı kafamın içinde. Bir fikir kırıntısı beni ziyaret etme lütfunda bulunmuştu. Dikkatimi tamamen dağıttı ve yüzümün aldığı şaşkın ifadeyle eğlendi bu fikir. Çünkü onu yakalayamamıştım. Zaten yakalanmak da değildi niyeti. “Bakın ne kadar harikayım ve bir o kadar da ulaşılmaz.” der gibiydi bütün kibriyle. Bir kuş kadar özgür ve kayıtsızdı. Kayıtsızlığıyla esir etmişti bundan sonraki üç saniyemi. Ve bir kuş geçti hızlıca pencerenin önünden. Dikkati sinekler arasında bölünmüş olan kedi neye uğradığını şaşırdı. Arzuladığı bir şey vardı ama neydi o? Bir saniye için görebildiği ve anlamlandıramadığı o şeyi derinden arzuluyordu bu kesindi. Elde edememenin verdiği şoku ne zaman atlatacaktı? Çok uzun sürmedi hemen sineklere geri döndü. Yoğun bir eksiklik hissini görmezden gelerek devam ediyordu sinekleri avlamaya. Nihayet birini yakalamayı başardığında bir haz kaplar gibi oldu içini. Sinek debelendikçe keyiflendi. Onu ele geçirmenin her anının tadını çıkardı. Yavaş yavaş sineğin ölümünü izledi. Sineğin kanlı canlı yaşamı sona erdiğinde düşüncelerden birini esir etmiştim ben de. Geriye baş edilmesi gereken özgür bir kuş, henüz hayatta ve uçuşan, yakalanmadıkça bana rahat vermeyecek olan iki sinek kalmıştı. Fakat bir zaferin ağırlığı üzerimize çökmüş olacak ki kedi yere atladı pencerenin taşından ve halıya kıvrıldı, ben de yattığım yerden kediye baktım yeni bir fikirle. Kedinin esareti benim esaretimdi. Sinekleri kovalamak zorundaydı o, en az benim kadar. Bu farkındalıkla birlikte odaya sinekler doluşmaya başladı. Önce kedinin kulakları fark etti yeni gelen sinekleri. Bense yatakta yüzükoyun uzanmış, odanın bana en uzak penceresinden dışarı bakıyordum. Gözlerim görüntüleri hızlıca bilinçaltıma postalıyor olmalıydı, bilincimden habersiz. Çünkü zihnimin erişime açık haznesinde, düşüncelere kilitlenmiştim. Baktığını görmeyen ben başka bir dünyadaydım.